top of page

Çatışmalar ve Ortamları: Kırık Camlar Teorisi Bize Ne Söylüyor?

Güncelleme tarihi: 30 Oca

Çatışma çözümü süreçlerinde atılan adımlar kadar, göz ardı edilen durumlar da kritik bir öneme sahiptir. Çatışma ortamlarında düzensizliklerin yol açtığı sorunlar başta küçük bile olsa doğru bir şekilde müdahale edilmezse zamanla daha büyük ve karmaşık sorunlara dönüşebilir. Görmezden gelinen bu düzensizlikler, taraflar arasındaki güvenin, iş birliğinin ve iletişimin zarar görmesine yol açabilir. Bu bakış açısından yola çıkarak, süreç içerisinde göz ardı edilen düzensizliklerin toplumsal etkilerini açıklamaya çalışan, başka disiplinlerin de sıklıkla başvurduğu Kırık Camlar Teorisi ile çatışma ortamları arasında bir bağ kurmayı hedefliyoruz.



Öncelikle sosyal psikolojinin bu önemli teorisinden kısaca bahsederek işe başlayalım: Kırık Camlar Teorisi, günümüzün çok öncesinde gerçekleştirilen bir deneyle ortaya konmuş bir teori olmasına rağmen, birçok alanda hala geçerliliğini koruduğundan bahsetmek mümkündür. Bu teorinin temelleri, Zimbardo’nun 1969 yılında gerçekleştirdiği bir deneyle atılmıştır. Ancak bu teori, Kelling ve James’in 1982 yılında Atlantic Monthly dergisinde yayınlanan “Kırık Camlar — Polis ve Mahalle Güvenliği” (Broken Windows: The Police and Neighborhood Safety) başlıklı makalesiyle geniş çapta tanınmış ve bu isimle anılmaya başlamıştır.


Peki, bu deneyde camlar neden kırıldı ve bu kırık camlar neyi temsil ediyor? Bunu anlamak için önce deneyin nasıl gerçekleştiğini aktaralım:


Deney, ABD’deki iki farklı bölgede gerçekleştirilmiştir. Bunlardan biri, ABD’nin kuzeydoğusunda yer alan, çoğunlukla yoksulların yaşadığı ve suç oranının yüksek olduğu New York City’de bulunan Bronx bölgesidir. Diğeri ise California’ya bağlı ve genellikle zenginlerin yaşadığı, suç oranının çok düşük olduğu Palo Alto bölgesidir.


Zimbardo, her iki bölgeye de plakası olmayan terk edilmiş birer araç yerleştirmiş ve sonrasında orada yaşayanların araca vereceği tepkileri gözlemeye başlamıştır. Daha yoksul olan Bronx bölgesinde, ilk 10 dakika içerisinde bu terk edilmiş aracın tahrip edildiği gözlemlenmiştir. 24 saat içinde arabanın tüm değerli parçaları sökülmüş ve sonrasında araca rastgele zarar verilmeye devam edilmiştir.Kaliforniya’da ise durum farklılaşmıştır. Daha zengin bir mahalle yapısına sahip olan ve zengin ailelerin yaşadığı Palo Alto’da, Bronx bölgesinde yaşananların aksine, ilk 1 hafta boyunca arabaya herhangi bir zarar verilmemiştir.Tam bu noktada Zimbardo, deneye ve teoriye ismini veren hamleyi gerçekleştirmiştir: Palo Alto’daki arabanın camlarını kırmıştır. Araba artık sadece terk edilmiş değil, aynı zamanda camları kırılmış bir hale gelmiştir. Peki bu hamleden sonra sonuç ne mi olmuş? Bronx’ta olduğu gibi burada da araba kısa bir süre içinde tahrip edilmiş ve parçalanmıştır.



Kırık Camlar ve Çatışma Süreçleri

Kırık camlar teorisi, küçük düzensizliklerin zamanında ele alınmaması durumunda daha büyük sorunlara yol açabileceğini savunur. Düzgün işleyen bir düzene insanlar doğal olarak saygı gösterir; ancak düzensizlikler ortaya çıktığında ve bu düzensizlikler göz ardı edildiğinde, bu saygı zayıflar. Örneğin, bir yerde bir cam kırıldığında ve bir süre tamir edilmediğinde, bu durum toplumda “kimse bunu önemsemiyor” algısı yaratır ve diğer ihlallerinde yapılmasına kapı aralar. Suç teorilerinde ve bu alandaki çalışmalarda bu konu çok fazla ele alınmaktadır. Çatışmalı durumlarda da süreç de benzer şekilde işler. Çatışmayı yükselten unsurlar ortamı ele geçirmeye başladığında taraflar arasındaki güven, iletişim ve iş birliği bu süreçte zarar görebilir. Çatışmanın bulunduğu evreye uygun bir zamanda doğru bir şekilde müdahale edilmeyen her çatışma, tıpkı onarılmayan kırık bir cam gibi, diğer kırıkları ve daha büyük sorunları tetikler.


Bu bağlamda Kırık Camlar Teorisi ile çatışma çözümü arasında benzerlikler kurarak bu ilişkiyi üç temel başlıkta biraz daha derinleştirelim:



1. Görmezden Gelme Kültürü ve Çatışma

Kırık Camlar Teorisi, küçük düzensizliklerin zamanında ele alınmadığında daha büyük sorunlara yol açabileceğini vurgular. Aynı şekilde, çatışmaların göz ardı edilmesi veya çözüm yollarının zamanında uygulanmaması, daha büyük ve karmaşık sorunlara yol açabilir. Elbette görmezden gelme çatışma çözüm stillerinden bir olarak görülebilir. Ancak görmezden gelme çatışmanın dinamikleri üzerine düşünmeden bir kültür haline getirilirse, küçük çatışma belirtileri hızlıca yokmuş gibi düşünülmeye başlar. İlk başta, bu küçük ihlaller veya çatışmalar önemsenmeyebilir ve bu durum, toplumsal veya organizasyonel düzeyde “kimse bunu önemsemiyor” algısını yaratır. Bu algı, örtük çatışmaları daha büyük çatışmalara ve sorunlara zemin hazırlayabilir, çünkü bireyler ya da gruplar, bu tür düzensizliklerin ve çatışmaların karşılanamayacağını veya çözülmeyeceğini düşünerek davranışlarını şekillendirebilir. Bu bağlamda, deneydeki kırık camları çatışmadan kaçınma kültürü olarak görmek mümkündür diyebiliriz.



2. Süregelen Rekabetçi Tutum ve Dil

Palo Alto’daki deneyde olduğu gibi, başlangıçta vandalizme ya da saldırganlığa yatkın olmayan bireyler bile, çevrede bir düzensizlik (örneğin, kırık bir cam gibi) gördüklerinde, zamanla bu durumu normalleştirerek daha saldırgan ve yıkıcı bir tavra yönelebilirler. Bu, çatışma çözümünde rekabetçi ve zorlayıcı bir dilin hakim olduğu ortamlarda da benzer şekilde işleyebilir. Başlangıçta çözüme odaklanabilecek taraflar, rekabetin ve olumsuz söylemlerin etkisiyle zamanla çatışmayı derinleştiren bir yaklaşım benimseyebilirler. Kırık camın yarattığı düzensizlik, tıpkı çatışma süreçlerinde kullanılan olumsuz ve rekabetçi dil gibi, ortamı daha da kaotik hale getirip ve tarafların iş birliğini zayıflatabilir. Bu bağlamda, Kırık Camlar Teorisi, çatışma çözümünde rekabetçi ve saldırgan bir dilin kullanılması durumunda, küçük anlaşmazlıkların büyüyerek kontrol edilemez ve çözülmesi daha zor hale gelebileceğini gösterir. Bu dil ve tutum tıpkı onarılmayan bir kırık cam gibi, çatışmanın derinleşmesine ve genişlemesine yol açabilir.



3. İhtiyaçlardan Uzaklaşıp Pozisyonlara Tutunmak

Çatışma çözümünde, tarafların birbirlerinin ihtiyaçlarını anlamaya çalışmak çok önemlidir. Daha önceki çatışma analizi araçlarında da değindiğimiz gibi, bu anlayış soğan analizi ile açıklanabilir. Ancak, sadece tarafların pozisyonlarına odaklanıp, esas ihtiyaçları görmezden gelmek, tıpkı kırık camların daha fazla tahribata yol açması gibi, taraflar arasındaki iletişime ve işbirliğine zarar verebilir. Başka bir ifadeyle, çatışma süreçlerinde, taraflar ihtiyaçlarını ve çatışmanın nesnel koşullarını konuşmaksızın yalnızca pozisyonlar üzerinden iletişim kurarsa, bu yaklaşım çatışmanın derinleşmesine neden olur. Bu noktada kırılan camları, çatışmalarda duvar gibi örülen pozisyonlara benzetmek yerinde olacaktır. Eğer bu davranış tarzı alışkanlık haline gelirse, tüm taraflar için bir yaklaşım biçimi haline gelebilir. Aynı camı kırılan arabanın tahribatının devam etmesi gibi… Bu durum da ortamı olumsuz etkiler ve çatışmanın her geçen gün daha karmaşık hale gelmesine yol açabilir.


Zimbardo’nun deneyinden günümüze kadar Kırık Camlar Teorisi, bireyler ve gruplar arasındaki ilişkilerin dinamiklerini anlamak için değerli bir çerçeve sunmaktadır. Bu çerçeve, çatışma çözümü süreçlerinde ise “görmezden gelme kültürü, rekabetçi tutumlar ve pozisyonlara bağlı kalma” hallerine bürünerek, kırık camlar olarak karşımıza çıkar. Bu tavır ve davranışların köklenip normalleşmesi, çatışma çözümünü olumsuz etkileyebilir. Böylelikle iletişimde çeşitli gürültüler oluşmaya başlar. Bu gürültüler çözüm odaklı iletişimin önünde bir engel olarak karşımıza çıkar. Bu da çatışmanın Bu nedenle, çatışmaların analizi yapılırken, kişiler arası ilişkilerin yanı sıra, o çatışma ortamındaki alışkanlıkların ve yapısal özelliklerin de incelenmesi gerekmektedir.

Başka bir ifadeyle, çatışma çözümü sürecinde var olan kırık camların neye denk geldiğini anlamak ve camların kırılmadığı bir ortam oluşturmak büyük önem taşır. Bu, sağlıklı ilişkilerin ve olumlu bir iletişim ortamının sağlanmasına katkıda bulunur, böylece çatışmaların önüne geçilebilir ve etkili çözümler üretilmesi mümkün hale gelir.




Gönderimizi okuduğunuz için teşekkür ederiz! Conflictus olarak, geri bildirimlerinizi ve görüşlerinizi merakla bekliyoruz.


Tunç Karaçay


Conflictus Uyuşmazlık Çözümü Eğitim ve Danışmanlık


🔗 Çalışmalarımız hakkında daha fazla bilgi edinin:


📢 Bizi takip edin: Twitter, LinkedIn, Instagram, Medium


📧 Bize ulaşın: info@conflictus.co



Kaynakça:


Folger, J. P., Poole, M. S., & Stutman, R. K. (2017). Working through conflict: Strategies for relationships, groups, and organizations (7th ed.). Pearson.


Harcourt, Bernard E., and Jens Ludwig. “Broken Windows: New Evidence from New York City and a Five‐City Social Experiment.” The Law School, The University of Chicago, June 2005.


Kelling, G. L. and Wilson, J. Q., (1982). “Broken Windows”, Atlantic Monthly, 249(3), p. 29–38.


Zimbardo, Philip G. The Lucifer Effect: Understanding How Good People Turn Evil. Random House, 2007.

1 Comment

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
Nilgun yıldırım
Nilgun yıldırım
Dec 06, 2024

Günümüzde kırık camların olmadığı yer, durum kalmadı neredeyse. Çok iyi bir makale olmuş. Ellerinize emeklerinize sağlık.

Like
bottom of page