top of page

Çatışmalara Dönüştürücü Bir Yaklaşım: Arabuluculuk Yöntemi Bize Ne Söylüyor?

Güncelleme tarihi: 30 Oca



Daha önceki yazılarımızda vurguladığımız üzere, insan ilişkilerinin olduğu her yerde çatışmalar kaçınılmazdır. Bu çatışmaların nasıl yönetildikleri, onların ortaya çıkacağı sonuçları da belirler. Doğru bir çatışma müdahalesi, taraflar arasında var olan çatışmalı hali dönüştürerek, bu durumu yaşayan bireyler ya da grupların ilişkilerini güçlendirici, dönüştürücü bir destek yaratabilir. Bu bağlamda, en yaygın kullanılan müdahale araçları arasında müzakere ve arabuluculuk yöntemleri öne çıkmaktadır. Bu yazıda, arabuluculuk yöntemine odaklanarak, bu yöntemin bireylere ve kurumlara nasıl bir destek sağlayabileceğini ele alıyoruz.

 


En basit haliyle müzakere, ortadaki ihtilaflı ya da çatışmalı durumu çözmek için çatışmayı yaşayan tarafların bir araya gelip sorunu çözmeye çalışmalarıdır. Arabuluculuk ise, bu müzakere sürecine üçüncü bir tarafın dahil olarak sorunu çözmeyi kolaylaştırmasıdır. Bu bakımdan pek çok kaynakta “üçüncü taraf müdahalesi” adıyla da yer almaktadır. Bu üçüncü taraf, arabulucu olarak tanımlanır ve temel amacı, tüm taraflarca kabul edilebilir çözümler bulunmasına yardımcı olmaktır

 

Her ne kadar profesyonel arabuluculuk müdahalesi resmi bir süreç gibi görünse de, aslında toplumda çok yaygın kullanılan tanıdık bir uygulamadır. Günlük hayatta karşılaştığımız birçok ihtilaflı durumda, mesela aile içerisinde, mahallede komşularla, iş yerinde, okulda, kısaca insan ilişkilerinin olabileceği her durumda, bazen sorunları çözmek için bir arkadaşımızdan ya da güvendiğimiz birilerinden müdahil olmalarını isterken buluruz kendimizi. Kimi zaman çatışmayı yaşayan taraflar arasındaki güç dengesizliği, kimi zaman tecrübe eksikliği, kimi zaman da tarafların doğrudan birbirleriyle görüşmelerini engelleyebilecek ihtilaflı durumlar ya da çevresel faktörler böyle bir üçüncü taraf müdahalesi yardımına ihtiyacı doğurabilir. Ancak bu müdahalenin belli bir sistem içerisinde nasıl yapılabildiğini anlamak, yaşadığımız çatışmaların çözümü için destek ararken veya başka çatışmalara müdahil olmamız gerektiğinde, elimizdeki bu aracın doğru anlaşılmasına bağlıdır. 

 

Arabuluculuk Türleri: Farklı Yöntemler ve Rolleri

 

Arabuluculuğun bu kadar geniş bir uygulama alanının olması, farklı ihtiyaçlara ve çatışma türlerine göre farklı arabuluculuk anlayışının geliştirilmesini gerektirmiştir. Bu doğrultuda, çatışmaya müdahil olma yöntemine göre birbirinden ayrılan üç çeşit arabuluculuk mevcuttur.

 

1.     Kolaylaştırıcı Arabuluculuk: Arabulucunun tarafları net bir şekilde yönlendirmediği ve açık önerilerde bulunmadığı bir arabuluculuk türüdür. Bu tip arabuluculukta arabulucu tarafların bir araya gelmelerini ve diyalog kurmalarını sağlar. Çözüm ile ilgili seçenekler konusunda tarafların iletişimini güçlendirir.

2.   Değerlendirici Arabuluculuk: Arabulucunun tarafları sonuca götürmekten öte onlara sadece önerilerde bulunduğu ve danışmanlık yaptığı arabuluculuk türüdür.

3.     Dönüştürücü Arabuluculuk: Tarafların ilişkilerine odaklanan, uzun vadeli ve kalıcı çözümler öneren arabuluculuktur. Bu arabuluculuk türünde esas amaç kısa vadeli çözüm üretmekten çok taraflar arasındaki ilişkiyi güçlendirip uzun süreli iş birliğinin sağlanmasına destek olmaktır.

 

Bununla birlikte, arabuluculuğun özel durumlarda, farklı ortamlarda ve kültürel bağlamlarda  çeşitlilik gösteren çatışmalar için uygulanıyor olması, hem arabulucunun rollerinde hem de uygulanan yöntemlerde çeşitliliklere yol açmıştır. Christopher W. Moore tarafından tanımlanan, genel olarak ilgili taraflarla sahip oldukları ilişki türüne göre sınıflandırılan üç geniş arabulucu türü vardır: sosyal çevre arabulucuları, otoriter arabulucular ve bağımsız arabulucular. Bu sınıflandırma, daha çok hukuki bir mecburiyet dışında başvurulan arabuluculara dairdir ve her birinin etkisi ve işlevi kısaca şu şekilde özetlenebilir: 

1.     Sosyal Çevre Arabulucuları: Böyle bir arabulucu, arkadaş, komşu, ortak, iş arkadaşı olabilmekle beraber dini bir figür veya tüm taraflarca bilinen ve belki de tarafların devam eden bir ilişkiye sahip olduğu saygın bir topluluk lideri veya büyüğü olabilir. Genelde, güvenilirlikleri, tecrübelerine fikirlerine güvenmek ve samimiyetlerine inanmamız onları seçmemiz için etkendir. 

2.     Otoriter Arabulucular: Taraflar üzerinde otorite sahibi kişiler (örneğin, yöneticiler, liderler) bu rolü üstlenir. Çatışmanın hızlı çözülmesi gerektiğinde devreye girerler ve kararları yönlendirme gücüne sahiptirler.

3.     Bağımsız arabulucular: Taraflar üzerinde doğrudan bir ilişkisi olmayan, dışarıdan bir arabulucu, tarafsız bir bakış açısı ile süreçleri yönetir.

 


Arabuluculuğun Etkili Kullanımı: Hangi Adımlar İzlenmeli?

 

Çatışma çözümü bağlamında, çeşitli kuruluşlarla sahada uyguladığımız çalışmalarda, çoğunlukla dönüştürücü arabuluculuk yaklaşımıyla ilerliyoruz. Bu yaklaşım sayesinde, birlikte çalıştığımız kurumlar bünyesinde ve onların hedef kitlesi olan gruplarla olan çalışmalarında uzun vadeli, sürdürülebilir ve barışçıl adımlar atılmasını ve bu yönde sonuçlar alınmasını destekleyen örneklerle karşılaşmaktayız. Ancak bu sonuçları elde edebilmek için atılması gereken bazı temel adımları bilmek ve o doğrultuda bir düzenleme yapmak önemlidir: 

 

1.     Çatışmayı Anlamaya Çalışmak ve Analiz Etmek: 

Arabuluculuk süreçlerinde, çözüm için kolları sıvamadan önce var olan çatışmanın kaynaklarını, hangi aşamada olduğunu, sebeplerini, tarafların kimler olabileceğini belirleyebilmek ve onların durumlarını ve ihtiyaçlarını anlamak önemlidir. Bununla birlikte, taraflar arasında herhangi bir güç dengesizliği ve/veya varsa örtük durumları görebilmek elzemdir.

Bu süreci detaylandıran ve sürecin önündeki engel ve fırsatları belirlemeyi kolaylaştıracak bir yol haritası gereklidir. Özellikle uzun bir süredir devam eden çatışmalarda, tüm bu noktaları görmek daha da zorlaşabilir, çetrefilli hale gelmiş bir dizi etkenle karşılaşmak mümkündür. Bu noktada, çatışma analizi araçları yardıma koşarak, arabuluculuk müdahalesi öncesinde “suyun berraklaştırılması” ve yol haritasının belirlenmesi açısından  kolaylaştırma işlevi görecektir. Bu önemli bir ilk adımdır. Çoğu çatışmanın birden fazla nedeni vardır, arabulucunun görevi bunları ortaya çıkarmak ve çözmek için adımlar oluşturup tarafları harekete geçirmektir. 

 

2.     Atılacak Adımları Planlamak ve Diyalog İçin Uygun Ortam Oluşturmak:

Çatışmayı tüm dinamikleri ve bileşenleriyle anlayıp analiz ettikten sonra, taraflar bir araya gelmeden önce şu sorulara cevap aramalıyız: Çözüm sürecine tarafları nasıl dahil edebiliriz? Çatışmaya neden olan hangi kaynakları dönüştürebiliriz? Bunun için nasıl bir ortam yaratmamız gerekiyor? Bu sorulara yanıt bulduktan sonra artık bir planlama aşamasına geçilebilir. Burada, tarafların kendilerini güvende hissedebilecekleri, paylaşımlarının onlar için bir tehdit oluşturmayacağına emin olabilecekleri bir ortam yaratılması önemlidir. 

 

3.     Diyalog zamanı: ortak çözümler aramak:

Bu artık müzakere sürecinin başladığı zamandır. Arabulucunun yardımıyla, tüm tarafların kabul edebileceği, kazan-kazan yaklaşımıyla birlikte kazanabilecekleri sonuçlara ulaşmaya çalışılır. Şiddetsiz ve etkili iletişim teknikleriyle, tüm tarafların, var olan ihtilafın onları nasıl etkilediği hakkında birbirlerini anlamaları öncelikli hedeflerdendir. Bu karşılıklı anlaşılma noktası, ilişkiyi dönüştürme ve kalıcı çözümler bulma sürecini hızlandırır. 

 

Bu üçüncü adımın ne kadar süreceği, bir başka ifade ile, çözüm için nasıl bir görüşme sıklığının olması gerektiğini müzakerenin dinamiği ve arabulucunun yönetimi belirler. Ancak uzun vadeli çözümler arıyorsak, önemli olan, sadece çözüme odaklanmaktan ziyade süreci de önemseyip ilerlemektir. 

 

Kazanımlar

 

Arabuluculuk süreçleri, salt bir sorun çözme aracı olmanın ötesinde, bireyler ve topluluklar için önemli bir değişim aracı olabilir. Bu doğrultuda gerek kurum politikası geliştirme süreçlerinde gerek de kapasite geliştirme süreçlerinde kullanımı yaygındır. 

Çatışma çözümü ve arabuluculuk stratejilerini kurumsal politikalarına entegre eden kurumlar, kendi iç yapılarını güçlendirerek şeffaf ve iş birliğine açık bir çalışma ortamı yaratabilirler. Olası çatışmaları görmezden gelmek yerine, bunları dönüşüm için bir fırsat kabul ederek ilerleyen bir kurum politikası, çalışma ortamındaki verimliliği arttırmanın yanı sıra, kurumların sunduğu hizmetin kalitesini [DG1] ve topluma olan etkisini de güçlendirecektir. 

 

Diğer yandan, kapasite geliştirme süreçlerinde çatışma çözümü ve arabuluculuk eğitimlerinden yararlanan kurumlar ve bireyler, bu alandaki becerilerini geliştirerek daha barışçıl, kapsayıcı ve işbirliğini teşvik eden çözümler üreterek mevcut ilişkilerin güçlendirilmesine destek olabilirler. Bu yaklaşıma sahip kişiler, uzun vadeli ve sürdürülebilir sonuçlar aramaya daha yatkın olacaklardır. 

Kimler Kullanabilir?

 

Arabuluculuk, çatışmanın olduğu her yerde bir çözüm aracı olarak kullanılabilir. Bu yöntem, bireyler arası ilişkilerde olduğu kadar grup içi ve gruplar arası seviyelerde de etkili bir yaklaşım sunar. Var olan ilişkileri güçlendirici ve dönüştürücü etkisiyle okullarda, STK’larda, kamu ve özel sektör kuruluşlarında, ekip içerisinde veya farklı paydaşlar arasında; ayrıca aileler içerisinde, kısaca ilişkilerin olduğu her alanda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.

Burada “kullanım” derken, bir ihtilaflı duruma doğrudan üçüncü taraf müdahalesiyle yaklaşmanın yanı sıra, mevcut yapıları ve/veya bireyleri bu yaklaşım perspektifinden geliştirilen politikalar ve eğitimler aracılığıyla güçlendirmeyi kastediyoruz. Bu tür bir güçlendirme, olası çatışmaları “önleyici” bir rol oynayarak, uzun vadede daha adil ve dayanıklı ilişkiler kurulmasına katkı sağlayacaktır. 

 


Sonuç olarak, çatışma çözümü ve arabuluculuk yaklaşımı, “başka bir yolun mümkün olabileceği” fikriyle kişiler arası ilişkilerde ve kurumsal yapılar içerisinde, bizleri “kazan-kazan” çözümleri aramaya teşvik etmekle beraber, aynı zamanda önemli bir yol haritası sunar. Her ne kadar bu yaklaşım daha uzun ve meşakkatli görünse de, doğru yönetildiğinde dönüşümü ve kalıcılığı sağlayacak güçlendirici bir süreçtir. Her bir çatışmanın bir öğrenme fırsatı olabileceği varsayımıyla bu yaklaşımı benimsemek, daha yapıcı ve dayanıklı ilişkiler inşa etme yolunda cesur ve önemli bir adımdır :)


Gönderimizi okuduğunuz için teşekkür ederiz! Conflictus olarak, geri bildirimlerinizi ve görüşlerinizi merakla bekliyoruz.


Dilara Gök

Conflictus Uyuşmazlık Çözümü Eğitim ve Danışmanlık


🔗 Çalışmalarımız hakkında daha fazla bilgi edinin: https://www.conflictus.co

📢 Bizi takip edin: Twitter, LinkedIn, Instagram, Medium

📧 Bize ulaşın: info@conflictus.co


 

C. W. Moore, The Mediation Process, 2nd ed. San Francisco: Jossey-Bass, 1996, pp. 66–67. 

Moore, Christopher, W. "Ch 2: How Mediation Works"

Beriker, N. (2016). Conflict resolution: The missing link between liberal international relations theory and realistic practice. In D. J. D. Sandole, S. Byrne, I. Sandole-Staroste, & J. Senehi (Eds.),The handbook of conflict analysis and resolution, Routledge

Peter T. Coleman, The Handbook of Conflict Resolution (3rd ed)

Gwen Olton, From Conflict to Community: Transforming Conflicts Without Authorities,, 2022Folger, Joseph P., et al., editors. Transformative Mediation: A Sourcebook. Institute for the Study of Conflict Transformation, 2010.

Sandole, D. J. D., Byrne, S., Sandole-Staroste, I., & Senehi, J. (Eds.). (2016). The handbook of conflict analysis and resolution. Routledge


Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page