top of page

Çatışma Duyarlılığı: Kalıcı Bir Çözüm İçin Anahtar Bir Yaklaşım

Güncelleme tarihi: 8 Eyl


ree

Önceki yazılarımızda, çatışmayı anlamanın öneminden, çatışmanın ne olduğu ya da ne olmadığı üzerine düşünmenin gerekliliğinden ve çatışmaların farklı evrelerden nasıl geçtiğinden detaylıca bahsetmiştik. Ayrıca, bir çatışmayı analiz etmenin ne kadar kritik olduğuna dair kapsamlı bilgiler sunmaya çalıştık. Şimdi ise, bu bilgilerin ışığında ele alabileceğimiz bir başka önemli kavram üzerinde duracağız: çatışma duyarlılığı.


Peki, çatışmaya duyarlı olmak nedir? Neden bu kadar gereklidir? Bir çatışmaya nasıl duyarlı olunabilir?


Bu sorular eşliğinde, çatışma duyarlılığı kavramını ve bu bakış açısının neden sosyal meselelerle ilgili çalışanlar için hayati bir önem taşıdığını inceleyeceğiz. Çatışma duyarlılığı, özellikle toplumsal projeler ya da sosyal girişimlerde rol alan bireyler ve kurumlar için büyük önem taşır. Çünkü toplumsal meseleler, çoğu zaman olası gerginlikler ve çatışmalarla iç içedir. Bu nedenle, çevresindeki dinamikleri doğru analiz eden ve bu analizlerle hareket eden birey ya da kurumlar, çatışmaların çözümü ve yönetimi konusunda daha sağlıklı adımlar atabilirler.


Çatışma duyarlılığı, "yürüttüğümüz çalışmaların, varlığımızın ve davranışlarımızın, içinde bulunduğumuz bağlamda gerginlikler ve çatışmalar üzerinde potansiyel olarak olumlu veya olumsuz etkiler yaratabileceğini anlamak ve bu etkileri yönetmek" olarak tanımlanabilir. Bu tanım, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Grubu'nun "Çatışma Duyarlılığı, Barış İnşası ve Sürekliliği Üzerine İyi Uygulama Notu" belgesinde yer alır. Çatışma duyarlılığı, olumsuz etkileri önlemek ve olumlu etkileri en üst düzeye çıkarmak amacıyla faaliyetlerin dikkatli bir şekilde planlanmasını ve uygulanmasını gerektirir.


Bu bakış açısı sayesinde, yürütülen eylemlerin olası olumsuz sonuçları önceden tahmin edilebilir ve buna uygun stratejiler geliştirilebilir. Bu da müdahalelerin ve özellikle de sahada uygulanacak projelerin etkisini artırırken, hedef grup içinde güven inşa edilmesine katkı sağlar. Ayrıca, çatışma duyarlılığı, hedef grubun ihtiyaçlarını daha iyi anlamayı ve onların projelere katılımını teşvik etmeyi mümkün kılar. Böylece, uygulanan projeler hem daha kabul edilebilir hale gelir hem de daha etkili olur.


Çatışma Duyarlılığının Eksikliğinde…


Görüldüğü üzere, çatışma duyarlılığına sahip olmak birçok fayda sağlayabilir. Ancak bu kavramın neden bu kadar önemli olduğunu ve ne için kullanılması gerektiğini daha iyi anlamak adına, belki de varlığında elde edilecek faydalardan çok, yokluğunda karşılaşabileceğimiz sorunları tartışmak daha etkili olabilir. Başka bir ifadeyle, çatışma duyarlılığına sahip olmadan gerçekleştirilen müdahalelerde ya da yürütülen projelerde bizi hangi zorluklar bekler biraz ona bakalım.


Çatışma çözümüne duyarlılık göstermeden yapılan müdahaleler, çeşitli potansiyel sorunları da beraberinde getirebilir. Bu sorunların başında, mevcut çatışmaların derinleşmesi gelir. Farkında olmadan var olan çatışmaları körüklemek ya da yeni çatışmaların ortaya çıkmasına sebep olmak mümkündür. Örneğin, bir bölgede sağlanan yardımların veya hizmetlerin adil dağıtılmaması, topluluklar arasında gerginliği artırabilir. Bu durum, özellikle sosyal, etnik veya ekonomik açıdan farklılık gösteren grupların bir arada yaşadığı yerlerde, barışçıl ortamı bozarak çatışmanın tırmanmasına yol açabilir. Artan gerilimler, küçük anlaşmazlıkların büyümesine ve çözümünün zorlaşmasına neden olur. Çatışma duyarlılığına sahip olmayan bu tür müdahaleler, gerçek ihtiyacı ve hedef grup arasındaki ilişkileri çatışma çözümü perspektifinden ele almadan harekete geçmiştir.


Çatışma duyarlılığının eksikliği, projelerin hedeflerine ulaşmasını engelleyerek kaynak ve zamanın boşa harcanmasına yol açabilir. Hedef grubun dinamikleri dikkate alınmadığında, -yapılan çalışmalar  kabul görmeyebilir ve bu da beklenmedik dirençlerle karşılaşılmasına sebep olur. Sonuç olarak, projeye harcanan emek ve maliyetler, topluma fayda sağlamak yerine etkisiz kalır. Örneğin, ihtiyaçlar ve çatışma bağlamı doğru analiz edilmediğinde, müdahaleler yanlış yönlendirilebilir veya kaynaklar etkisiz alanlara aktarılabilir. Bu durum, hem projenin başarısını zedeler hem de zaman ve kaynakların israf edilmesine neden olur.


Çatışma duyarlılığı eksikliği, hedef grup ile uygulayıcılar arasında güvenin zayıflamasına yol açabilir. Güven, toplumların, özellikle proje süreçlerine olan katılımını ve desteğini belirleyen kritik bir faktördür. Eğer hedef grup, proje uygulayıcılarının yerel dinamikleri, ihtiyaçları ve hassasiyetleri dikkate almadığını hissederse, bu durum projeye karşı bir güvensizlik ortamı yaratabilir. Güven kaybı, sadece anlık bir tepkiyle sınırlı kalmaz; aynı zamanda uzun vadeli ilişkilerin zayıflamasına da yol açabilir. Topluluk, projeyi gerçekleştiren kurum veya bireylerle olan ilişkisini sorgulamaya başlar. Ayrıca çatışma duyarlılığı eksikliği, sadece belirli bir projenin başarısını tehlikeye atmakla kalmaz; aynı zamanda o  alanda gerçekleştirilen tüm çalışmalara karşı derin bir önyargı oluşmasına da yol açabilir.


ree


Nasıl Kazanılır Bu Duyarlılık?


Çatışma duyarlılığı eksikliğinin projeler üzerinde yaratabileceği olumsuz etkilerden bahsettik. Peki, bu olumsuz sonuçlardan kaçınmak ve çatışma duyarlılığına sahip bir yaklaşım geliştirmek nasıl mümkün olabilir? Çatışma duyarlılığı, bilinçli ve sistematik bir süreç gerektirir. Bu yazımızda çatışma duyarlılığı kazanabilmek için atılması gereken adımlardan üçünü anlatmak isteriz: Analiz, eğitim, izleme…


Çatışma duyarlılığı kazanmak için, ilk adım olarak müdahalenin yapılacağı ya da  projenin uygulanacağı alanda kapsamlı bir analiz yapılması gerekmektedir. Bu analiz, bölgedeki hedef grubun ilişkilerini, mevcut gerilimleri ve potansiyel çatışma durumlarını incelemeyi içerir. Müdahalede bulunulacak alanın toplumsal, kültürel ve ekonomik yapısını anlamadan yapılacak her türlü girişim, çatışma risklerini artırabilir. Bu nedenle, yerel dinamikleri anlamak ve eğer bir proje yapılacaksa bu projeyi bu bağlamda tasarlamak son derece önemlidir. Bu nedenle, daha önceki yazımızda bahsettiğimiz çatışma analizi araçlarını kullanmak da oldukça faydalı olacaktır. Örneğin, projenin ya da müdahalenin odaklandığı hedef kitle içerisindeki ilişkileri anlamak için çatışma haritalandırması, odaklanılan meselenin altında yatan nedenler ile etkilerinin irdelenmesi açısından çatışma ağacı gibi yöntemlerin bu analiz sürecinde kullanılması, çatışma duyarlılığı açısından büyük önem taşır. Bu araçlar, mevcut sorunların daha derinlemesine incelenmesine ve etkili çözümler geliştirilmesine katkı sağlar.


Bununla beraber, bu alanda çalışma yapacak proje ekibine çatışma analizi ve çözümü perspektiflerinin geliştirilmesi amacıyla eğitimler vermek, çatışma dinamiklerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayarak, olası potansiyel çatışmaların öngörülüp etkili bir şekilde yönetilmesine katkıda bulunur. Bu sayede, alanda çalışan kişiler ve kurumlar, çatışmalara daha derinlemesine bakarak, gizli ya da gelişmekte olan gerilimleri saptayabilir; çatışmaların hangi aşamada olduğunu, kendilerini nasıl gösterdiğini ve hangi müdahalelerin daha çözüm odaklı olacağını anlayabilirler. Böylelikle, çatışmaların doğru bir şekilde yönetilmesi ve projelerin amacına ulaşması sağlanabilir.


Çatışma duyarlılığını geliştirmek için atılacak bir diğer önemli adım ise, projelerde sürekli izleme ve değerlendirme süreçlerini, çatışma duyarlılığı perspektifinden hayata geçirmektir. Bu mekanizmalar, projenin ilerlemesiyle birlikte çatışma risklerinin nasıl değiştiğini anlamak açısından kritik bir rol oynar. Düzenli olarak yapılan değerlendirmeler, ekiplerin proje dinamiklerini daha yakından takip etmesine olanak tanır ve gerektiğinde müdahaleyi esnek bir şekilde uyarlamalarını sağlar. Bu sayede, projeler hem daha etkili yönetilir hem de olası çatışmalar erken tespit edilerek önlenebilir.




Sonuç olarak, çatışma duyarlılığı, sadece projelerin başarısını değil, aynı zamanda uzun vadede toplumsal barış ve uyumun korunmasını sağlayan kritik bir yaklaşımdır. Bu duyarlılığı geliştirmek, projelerin hedef gruplarla daha güçlü bağlar kurmasını, yerel dinamiklere uyumlu stratejiler belirlemesini ve sürdürülebilir çözümler üretmesini mümkün kılar. Çatışma analizi, yerel hassasiyetlerin anlaşılması ve projelerin bu doğrultuda tasarlanıp uygulanması, çatışma duyarlılığının temel taşlarını oluşturur. Ekiplerin alacağı çatışma çözümü eğitimleri ve proje süreçlerinde izleme-değerlendirme adımlarının sürekli kılınması, bu duyarlılığı derinleştirir ve sahada daha etkili, daha kalıcı sonuçlar elde edilmesine yardımcı olur. Tüm bu adımlar, sadece olası çatışmaları önlemekle kalmaz, aynı zamanda daha barışçıl, daha dayanıklı ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için önemli katkılar sağlar..


Gönderimizi okuduğunuz için teşekkür ederiz! Conflictus olarak, geri bildirimlerinizi ve görüşlerinizi merakla bekliyoruz.


Tunç Karaçay

Conflictus Uyuşmazlık Çözümü Eğitim ve Danışmanlık

🔗 Çalışmalarımız hakkında daha fazla bilgi edinin: https://www.conflictus.co

📢 Bizi takip edin: Twitter, LinkedIn, Instagram, Medium

📧 Bize ulaşın: info@conflictus.co



Helvetas Swiss Intercooperation. (2013). Working with conflict sensitivity: 3 steps for working in fragile and conflict-affected situations. Helvetas.


Lange, M. (2004). Building institutional capacity for conflict-sensitive practice: the case of international NGOs. London: International Alert.


United Nations Sustainable Development Group. (2020). Good practice note on conflict sensitivity, peacebuilding and sustaining peace


Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page