top of page

Sosyal Öğrenme Teorisi ve Çatışma; Bandura’nın Oyuncakları Bize Ne Anlatıyor?

Güncelleme tarihi: 6 Eyl



Psikolojide öğrenme süreçleri, insan davranışlarını anlamada önemli bir yer tutar ve bu alanda birçok deneysel çalışma gerçekleştirilmiştir. Öğrenme, temelde tecrübeye dayalı bir süreçtir ve bu süreç, bir davranış değişikliğine yol açan ölçülebilir sonuçlarla şekillenir. 


Psikoloji tarihinde, öğrenme süreçlerinin farklı boyutlarına odaklanan birçok yaklaşım ortaya çıkmıştır: klasik ve edimsel koşullanma, biyolojik öğrenme ve daha fazlası… Her bir yaklaşım, insan öğrenmesinin belirli yönlerini aydınlatmaya yönelik önemli katkılarda bulunmuştur.


Bu yazımızda, yukarıda bahsedilen öğrenme süreçlerinden farklı olarak  öğrenenin ceza veya ödüllere maruz kalmadan öğrendiği bir  “gözlemsel öğrenme” sürecine odaklanacağız. Bu kapsamda, sosyal öğrenme teorisi çerçevesinde, çatışmaların da öğrenilebileceğini ileri süren bir bakış açısı sunmak istiyoruz. Temel olarak, “çatışmacı söylemler veya davranışlar, nasıl sosyal öğrenme ile ilişkilidir?” sorusunu yanıtlamak, çatışma çözümü süreçlerinde öğrenmenin nasıl bir rol oynadığını anlamamıza yardımcı olacaktır.


Bandura’nın Oyuncakları ve Sosyal Öğrenme


Çatışma ile gözlemsel öğrenme arasındaki ilişkinin nasıl çalıştığını detaylandırmadan önce, sosyal öğrenme teorisini ve bu teorinin en meşhur deneylerinden biri olan Albert Bandura'nın Bobo Doll deneyini kısaca tanıtmamız faydalı olacaktır:


İşe sosyal öğrenme teorisini tanımlayarak başlayabiliriz.


Sosyal öğrenme teorisi, temel olarak gözlemsel öğrenmeye dayanır; yani bireyler, başkalarının davranışlarını ve bu davranışların sonuçlarını gözlemleyerek kendi davranışlarını şekillendirirler. Albert Bandura tarafından geliştirilen bu teori, bireylerin yalnızca doğrudan deneyimlerle değil, aynı zamanda çevrelerinden gözlemledikleri model davranışlarla da öğrenebileceklerini savunur. Bu teori, öğrenenin ödüller veya cezalarla doğrudan karşılaşmadan da öğrenebileceğini ifade eder. Yani bir kişi, sadece başkasının ödüllendirildiğini ya da cezalandırıldığını gözlemleyerek, aynı davranışı yapma ya da yapmama kararı alabilir.


İşte gözlemsel öğrenme süreci de böyle gerçekleşir.


Sosyal öğrenme teorisinin gözlemsel öğrenme üzerindeki etkisini daha iyi anlamak için, Albert Bandura'nın ünlü Baba Doll (Hacıyatmaz) deneyine göz atmak faydalı olacaktır. Genel olarak bu deneyden bahsetmek gerekirse, deneyin amacı, bir yetişkinin davranışlarının çocuklar üzerindeki etkilerini gözler önüne sermektir. Bu deney, bireylerin yalnızca başkalarının davranışlarını gözlemleyerek nasıl agresif davranışlar öğrenebileceğini ve bu davranışların sonuçlarını nasıl içselleştirebileceğini net bir şekilde ortaya koymaktadır.


Deney, üç ana aşamadan oluşur: İzleme, kışkırtma ve gözlem...


İlk aşamada (izleme), çocuklar üç gruba ayrılır. Birinci grup, bir yetişkinin Bobo Doll’a agresif şekilde vurduğunu ve ona hakaret ettiğini gözlemler. İkinci grup, sakin bir yetişkinin oyuncaklarla huzur içinde oynadığını izler. Son grup ise hiçbir yetişkin modeli görmez ve izlemez. 

İkinci aşamada (kışkırtma), tüm çocuklar oyuncak dolu başka bir odaya götürülür. Ancak hayal kırıklığına uğratılmak amacıyla, oyuncaklarla oynamalarına izin verildikten kısa bir süre  sonra, oyuncaklar geri alınır ve onlara, "Bu oyuncaklar sana göre değil" denir. Bu durum, çocuklarda öfke yaratmaya yönelik bir stratejidir.


Son aşamada (gözlem), çocuklar serbest oyun odasına alınır. Bu odada, çeşitli oyuncaklarla birlikte Bobo Doll da vardır. Saldırgan modeli izleyen çocuklar, doğrudan Bobo Doll’a saldırarak, modelin yaptığı hareketleri taklit ederler. Sakin modeli izleyen çocuklar ise diğer oyuncaklarla ilgilenirler ve agresif davranışlar göstermezler. Son grubundaki çocuklar, saldırgan modeli izlemedikleri için Bobo Doll’a minimal bir agresyon gösterir.


Sonuç olarak, bu deney, çocukların yalnızca bir modeli gözlemleyerek agresif ya da sakin davranışlar geliştirebileceğini ve gözlemsel öğrenmenin bireylerin davranışlarını nasıl şekillendirdiğini açıkça göstermektedir. Saldırgan yetişkin modeli izleyen çocukların şiddet eğilimlerini doğrudan taklit etmeleri, gözlemsel öğrenmenin güçlü etkisini ortaya koyarken, sakin yetişkin modeli izleyen veya kimseyi görmeyen çocukların daha az agresif davranış sergilemesi, rol modellerin çocuklar üzerindeki belirleyici etkisini kanıtlamaktadır.


Bu deneyden 2 sene sonra 1963 yılında Bandura, çalışmasını bir adım daha ileriye taşıyarak medya aracılığıyla gözlemsel öğrenmenin etkilerini inceler. Bu kez çocuklar, saldırgan davranışları doğrudan gözlemlemek yerine televizyon ekranında izler. Bazı çocuklar gerçek bir yetişkinin, diğerleri ise çizgi film karakterinin Bobo Doll’a karşı agresif davranışlarını izler. Sonuçlar, ilk deneyle benzer şekilde ortaya çıkar: Çocuklar, gözledikleri bu saldırgan davranışları taklit ederler. Televizyon ve çizgi film gibi medya araçlarıyla yapılan gözlemsel öğrenmenin, gerçek hayatta gözlemlerle aynı etkiyi yarattığı görülmüştür. Bu durum, medyanın bireylerin üzerindeki güçlü etkilerini ve gözlemsel öğrenme sürecinin farklı platformlarda da geçerliliğini ortaya koyar.


ree

Şimdi bu açıklamalardan yola çıkarak bizim için önem teşkil eden bazı soruların cevaplarını bulmaya çalışalım:

Sosyal öğrenme teorisi ve Bandura'nın gerçekleştirdiği deneyler, çatışma bağlamında bize ne söyleyebilir?  

Çatışmayı algılama ve ona müdahale etme biçimlerimiz, gözlemsel öğrenme ile ne ölçüde ilişkilidir?  Sosyal öğrenme teorisi bu süreci nasıl etkiler?



Yoksa Sosyal Öğrenme Teorisi Nasıl Çatışacağımızı da mı Öğretiyor?


Çatışma, birçok farklı tanımla karşımıza çıkabilir. Daha önceki yazılarımızda da farklı tanımlardanevrelerinden ve farklı çatışma türlerinden bahsetmiştik.  Bu noktada, potansiyel evreyi geçen ve artık örtük olmayan birçok çatışmanın ortak bir özelliğinden bahsetmek mümkündür. Bu ortak özellik, çatışmanın kendisini davranışsal olarak gösterebilmesidir. Bu da çatışma davranışlarını gözlemlenir hale getirir. Burada altını çizmek istediğimiz nokta, Bandura’nın deneylerinde olduğu gibi, çatışmaların sadece insanlar tarafından yaşanmakla kalmayıp, aynı zamanda gözlemlenebilecek bir olgu haline de gelebileceğidir. Böylelikle, Çatışmanın nasıl algılandığı ve anlaşıldığı, onu gözlemleme biçimimize bağlı olarak şekillenebilir. Bu sayede, çatışmanın gerçekliğini yalnızca gözlem yoluyla farklı bir perspektiften değerlendirebiliriz.


Bununla beraber, Bandura'nın 1963’te gerçekleştirdiği deneyinin ikinci aşamasında, bir davranışın kitle iletişim araçlarıyla sunulmasının, o davranışın öğrenilmesinde önemli bir rol oynadığını görmüştük. Bu bağlamda, özellikle toplumsal seviyede yaşanan bir çatışmanın sunuluş şekli, o çatışmayı algılama biçimimizi etkileyebilir. Çatışmalara karşı geliştirdiğimiz tutumlar ve davranışlarımız, genellikle bu gözlem yoluyla şekillenir. Yani, çatışmaları anlama ve anlamlandırma biçimlerimiz, çoğunlukla gözlemlediğimiz, izlediğimiz çatışma örneklerinden ve medyanın bu çatışmaları nasıl sunduğundan etkilenebilir.



Çatışmalara Müdahale Biçimlerimizi Şekillendirirken Sosyal Öğrenme


Çatışmalara müdahale etme biçimlerimiz, tıpkı Bandura'nın Bobo Doll deneyinde olduğu gibi, gözlem yoluyla öğrenilen davranışlardan önemli ölçüde etkilenebilir. Deneyi hatırlayalım: Eğer çocuklar şiddeti ve çatışmayı çözmek için güçlü bir şekilde sergilenen saldırgan tepkilerle gözlemlerlerse, bu modellemeler onların çatışmalara müdahale biçimlerini de benzer şekilde şekillendirebilir. Örneğin, çatışmalarla karşılaştıklarında saldırgan, kırıcı ya da çatışmayı körükleyici bir tutum sergileyebilirler. Bu durumda, gözlemler ve medyanın çatışmaları nasıl sunduğu, bireylerin bu çatışmalara nasıl müdahale edeceklerini belirleyen önemli faktörlerden biri haline gelir.


Bu durum sadece çocuklar için değil, yetişkinler için de geçerlidir. Örneğin, bir toplumda medyadaki tartışmaların sürekli olarak sert bir üslupla, hakaret ve suçlamalarla yürütüldüğünü düşünelim. Bireyler, bu tarz çatışma yönetimini gözlemleyerek öğrenebilir ve kendi sosyal ilişkilerinde de benzer bir tutum benimseyebilirler. Özellikle sosyal medya gibi mecralarda insanların tartışma biçimlerini gözlemleyen bireyler, karşıt görüşleri düşmanlaştırmayı, uzlaşmaya kapalı olmayı ve çatışmaları çözmek yerine daha da tırmandırmayı içselleştirebilirler.


Çatışmaların toplumsal normlarla şekillenmesi, sosyal öğrenme teorisinin bir başka önemli yönüdür. Toplumda çatışmalara karşı geliştirilen tutumlar, büyük ölçüde gözlemsel öğrenme yoluyla aktarılır. Örneğin, bir toplumda şiddetli çatışmalara karşı barışçıl bir yaklaşım benimsenmişse, bu yaklaşım genellikle ailede, okulda ve medyada gözlemlenen tutumlarla pekişir. Öte yandan, şiddet içeren çatışmaların normalleşmesi ya da meşru görülmesi, medyada sürekli olarak şiddetle çözülmüş çatışma örneklerinin yer almasıyla mümkün olabilir. Bandura'nın deneylerinde olduğu gibi, bu tür sosyal normlar, bireylerin çatışmalara nasıl müdahale edeceğini, ne tür tutumlar sergileyeceklerini belirlemede önemli bir rol oynar. Çatışmalara müdahale biçimlerimiz, gözlemlediğimiz ve model aldığımız bu normlarla şekillenebilir. Bu bağlamda, Bandura'nın deneyinde vurgulandığı gibi, gözlemlenen davranışlar, bireylerin çatışma çözme biçimlerini belirleyerek, toplumsal düzeyde de bu yaklaşımların yayılmasına yol açabilir.





Sonuç olarak, çatışmaların öğrenme süreçleriyle doğrudan ilişkili olduğunu ve bu ilişkilerin toplumsal normlar, gözlemler ve medya aracılığıyla şekillendiğini görmekteyiz. Çatışmalara müdahale biçimlerimiz, tıpkı Bandura'nın Bobo Doll deneyinde olduğu gibi, gözlem yoluyla öğrenilen davranışlardan büyük ölçüde etkilenmektedir. Medya ve toplumsal yaşamda gözlemlenen çatışmalı davranışlar, bireylerin çatışma çözme tutumlarını ve yaklaşımlarını biçimlendirir. Bu nedenle, çatışmaların ele alınması sürecinde gözlemsel öğrenmenin etkisi göz ardı edilmemelidir. Toplumsal düzeyde barışçıl ya da şiddet yanlısı davranışların sürmesi, doğrudan gözlem yoluyla öğrenilen davranışlarla da ilişkilendirmek biraz olsun mümkündür. Dolayısıyla, çatışmalarla başa çıkma stratejileri geliştirilirken, bireylerin gözledikleri modellere dayalı olarak ne tür davranışlar sergileyeceklerini anlamak, bu süreçte önemli bir rol oynamaktadır. Medyanın ve toplumun çatışmaları nasıl sunduğunu dikkatlice incelemek ve bu sunumları dengelemek, sağlıklı bir çatışma çözme kültürünün gelişmesine katkı sağlayabilir.



Gönderimizi okuduğunuz için teşekkür ederiz! Conflictus olarak, geri bildirimlerinizi ve görüşlerinizi merakla bekliyoruz.


Tunç Karaçay

Conflictus Uyuşmazlık Çözümü Eğitim ve Danışmanlık


🔗 Çalışmalarımız hakkında daha fazla bilgi edinin:

📢 Bizi takip edin: Twitter, LinkedIn, Instagram, Medium

📧 Bize ulaşın: info@conflictus.co



Kaynakça


Bandura, A. (1961). Transmission of aggression through imitation of aggressive models. Journal of Abnormal and Social Psychology, 63(3), 575-582.


Bandura, A. (1963). Social learning and personality development. Holt, Rinehart & Winston.


Zimbardo, P. G., & Gerrig, R. J. (2021). Psikoloji ve yaşam. Nobel Yayınları.


Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page